5 Eylül 2017 Salı

Almanya'da profesyonel bir arıcı ERHAN TEKE

Selamlar,

Almanya'da arı ve arıcı sayısı her sene artmakta. 4 sene evvel 80bin arıcı ve 600bin koloni varken, bugün 115bin arıcı ve 800bin koloni mevcut. Yurtiçi üretilen bal tüketimin sadece %20sini karşılamakta. 115bin arıcının %95lik bölümünün sadece hobi amaçlı sabit arıcılık yaptığını belirtmek isterim. Kalan 5750 arıcının da 5bini ek iş olarak arıcılık yapmakta. Arıcılık bir hobi veya ek iş olduğundan dolayı, zamandan tasarruf etmek çok önemli. Bal verimi ikinci planda. Bugüne kadar hem video yayınlarımla hem blog yayınlarımla zaman kazandıran basit arıcılık tekniklerini paylaştım. Almanya genelinde sadece 500 civarı tam profesyonel arıcı var ve bu işletmeler benim paylaşımlarımdan çok farklı çalışıyorlar. Bal verimi ön planda olmak zorunda. Zira geçimlerini bal satışından sağlıyorlar. Almanya bal verimi ortalaması koloni başı 25-30kilo arası değişmekte. Arıcılığı gezgin ve bilinçli olarak yapıp bala odaklananlarda ise ortalama 100kilo ve üzerinde. 

Profesyonel ve bilinçli dedik... Peki bu işi Almanya'da üst düzeyde yapan, bizimle aynı dili konuşan bizden birisi yok mu? Almanya Arıcılar Birliğine ve Almanya'nın en meşhur enstitülerinden Celleye sordum. Gösterilen adres aynıydı. 

Erhan Teke...


Bölgesinde arıcılığa yeni başlayanlara kurslar vermekte, bilgisini arıcılarla paylaşmakta. Almanya'da arılara ilgi bilhassa bayanlar arasında artmakta 

Erhan Bey 11 çerçevelik strofor kovanlarda Alman ölçüsünde çalışıyor.

Ben tanıştım, istedim ki sizlerde tanıyın ve Erhan Beyle sizin için kısa bir söyleşi yaptım.

Bakarsınız Erhan Bey sizlerden gelen soruları ayda bir soru-cevap şeklinde bloğumda cevaplar. 

Merhaba Erhan Bey kısaca sizi tanıyalım. Erhan Teke kimdir?

58 yaşındayım, Çanakkalenin Gelibolu kazasında doğup, lise üniversite eğitimimi İstanbulda aldım.

Almanya'ya geliş hikayeniz.

Almanyaya gelişim büyük depremden sonra oldu. Okuduğum okulda depremin tekrarlayan bir olgu olması, bir çok vatandaşımızın kaybı, ev ve iş yerlerinin yıkılmasını şahsen Adapazarı ve İzmitde gözlerimle gördüm. Depremden sonra iyi durumda olan iş pozisyonumu da düşünmeyerek arayış içerisine girdim. Eşimle konuştuk ve Almanya'yı yakın olmasından ve lisan problemi olmadığından dolayı tercih ettik.
Buraya geldiğimde, lisan öğrenip Berlin Üniversitesi Ziraat Fak. tarla bitkilerini bitirdim, yeni ehliyet, yeni diploma yeni başlangıç...

Dilerseniz biraz daha eskilere gidelim. Arılarla ilk tanışmanız nasıl oldu?

Arılarla ilk kez 1970 yılında tanıştım. Babam bir gün ''Yarın işin var mı?'' derken kendimi otobüs ile Marmarise giderken buldum. Babam aydın bir insandı, balı teneke ile üreticisinden alır yerdik, akrabalara pay ederdik, o zamanlar tarla bitkilerine bu kadar kimyasal kullanılmadığından, balların da sağlıklı olduğunu düşünürdüm.

Ne güzel, keşke günümüzde de tüketici bu kadar bilinçli olsa, buyrun devam edin...

Marmariste üretici ile balı sağar tenekeye koyar 2 gün sonra eve gelirdik. Arılıkta elimde beyaz ballı petek yerken  aklımdaki soru ''Bu küçücük böcek ne demeye böyle bal yapar?''

Sonrasında Eminönünden Cağaloğluna çıkan yokuştaki Remzi Kitapevinden Kemalettin Şenocağın Modern Arıcılık kitabını aldım. Okumasına okudum da, gel de anla! Ana memeleri kesilecek, Izgara konulacak, temel petek takılacak, sır tarağı, santrafuj... Ne diyor bu kitap, anlayan beri gelsin. Sanki Türkçe ama Türkçede değil gibi. Bilmeyince böyle...

Kadınların yaşının sorulmadığı gibi, arcınında kovan sayısı ve aldığı balın miktarı sorulmaz derler. Ama ben yine de bir şansımı deneyeyim. Kaç koloniniz  var? Ortalama kovan başı bal veriminiz ne kadar?

Koloni sayısı değişken olmakla beraber 100 civarı, bu işle ilgili insanlar bilir ki, bu sayı hiç sabit kalmaz. Bazen 100ü geçer, bazen kovan birleştirilmek zorunda kalınır düşer. Ama kayıtlı 100 kovan hep var gibi.

Hangi ırkla çalışıyorsunuz?

Irk seçiminde bulunurken  bölgemdeki hakim olan ırkı kullanmaya özen gösterdim. Çiftçilerin bir lafı vardır, komşun ne ekiyor ise sen de onu ek derler. Ama bu demek değil ki, değişik ırkları da bulundurmadım. Karpat arısı ile çalıştım, İspanyol arısı, Karniyol ve Buckfast ile çalıştım. İspanyol arısı hala arılığımda mevcut. 
Bana sıcak gelen Karniyol. Bunu senelerin vermiş olduğu tecrübelerime dayanarak söylüyorum.
Buckfastın üretimindeki zorluk sebebi ile (Gerçek Buckfast üretiminden bahsediyorum) beraber yağmacılık, aşırı tüketimi ve bal toplama rekoltesi vb. gibi problemler sebebi ile tercihimin dışında kalıyor. Yoksa arısı yakışıklı güzel arı. Ama ben güzellik yarışması düzenlemiyorum, isteyen düzenlesin. Biliriz ki kimse yoğurdum ekşi demez. 

Zevkler ve renkler tartışılmaz. 
Erhan Bey bu arada bal verimi sorumu geçiştirdiniz gibi...

Benim seçtiğim ırk ile kovan ortalamaları yıla göre değişken olmakla beraber, 11 çerçeve Ballık hesabı ile 24 kilo bahar balı, 23kilo ıhlamur, 2. Ballık olursa bu bazen 46kilo oluyor, 24 kilo yaz balı oluyor. Araya Raps yani kanolayı da 40 kilo ile sıkıştırırsak, hesap ortada. Bazen de püren yani bizdeki adı ile Erica ya gider arılar, bu da 20 kilo civarıdır, bu değerler sabit olmayıp aşağı-yukarı  oynar. Mesela bu sene bahar balı çok iyiydi ama ıhlamur-akasya balı hayal oldu.
Arılar sabit kalırsa, kına çiçeğinden, Bienenbaum olarak bildiğimiz arı  ağacından da nektar polen gelir ki bu da yaklaşık 15 kilo civarıdır. Bu balı almam, ama kış yemini de bu sayede çok az veririm.

Yani kanola olmadan da Türkiyede de bulunan bitkilerden yüksek rakamlara ulaşmak mümkün? 

Kanola balına temkinli yaklaşırım, yağlık tohum içeren bitkilerin polenleri arıda güzel etki yapar, ama güçlü koloniyi de yorar. Bu sebeple zayıf kolonileri kanolaya taşırım. Ihlamur balı kıymetli baldır, yanlız ıhlamur basrası değil, ıhlamur çiçeği balı benim için kıymetlidir.

Arıcılığa yeni başlayanlara veya başlamak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Arıcılık yapacak arkadaşların öncelikle arıya saygısı olmalı. Bu hayvanın doğadaki görevi yaşam amacı nedir? Başarılı olmak için sadece arıya değil, kendine, işine de saygı  göstermesi gereklidir. 

Arıcılık dediğimizde, arı üreten, bal üreten, ana üreten, arı sütü üreten, malzeme üreten, yan ürünler mum, propolis, arı zehri üreten gibi bir çok alt grubu içerdiğinin unutulmaması gerek. Bunlar bazen tek başına bazen de birbiri ile iç içe üretim oluyor.  

Arkadaşların bol bol kitap okumaları gerekmektedir, okusunlar, senin bloğun gibi bloglar, forumlar, okunmaya değer bilgileri hep biriktirsinler, ama saf bilgiyi kitaptan alabilirler. Birileri hep kızar, neymiş efendim kitap pahalı. Kalite ucuz olmaz. X lira vererek 50 senenin tecrübesini öğrenmek çok olmasa gerek.
Muhsin Doğaroğlu, Ali Korkmaz, Metin Şenocak vs. bu üstadların kitaplarını okusunlar, param yok diyenler internetten 378 sayfa  https://issuu.com/tudas-alapitvany/docs/bees-turkish okusun.. Kitap okumak karşılaşılan sorunların bilinmesine ve giderilmesine yarar.

Kendilerine bir klavuz seçsinler, bir amaç belirleyip, o yolda devam etsinler. 
Sorunlar elbette olacaktır. Sorunsuz arıcılık yoktur. Cünkü hayvancılık değişken değerlerle sınırlıdır. İklim, flora, hastalıklar, arıcı hataları, çevresel faktörler vb gibi.
Artıları eksileri kendileri gözlemlesinler ve bazen tecrübe ederek kendileri doğru yolu bulsunlar. 

Şimdi gelelim en önemli konuya: VAROA!!! Arıcının korkulu rüyası desem abartmış olur muyum? Varoa mücadelesinde nasıl bir yol izliyorsunuz? Olmazsa olmazınız var mı?

Devamı haftaya...

5 yorum:

  1. Erhan abi gibi bir değeri bloguna taşıdığın için teşekkür ler Gökhan kardeş...devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Ne guzel!.disardaki bilgiyi iceriye de aktarmamiz gerekir.hepinize kolayliklar dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Allah razı olsun. Abdullah Gökhan Dellal abim çok çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. ALLAH Razı olsun değerli 1 arıcının tecrübelerinden faydalanmamız için yararlı bilgiler içeren 1 yazıyı paylaştığın için Üstadım

    YanıtlaSil